
Bir kaşık bal yediğinizde aslında binlerce çiçeğin emeğini tadarsınız.
Doğanın sessiz kahramanları olan arılar, kilometrelerce yol kat eder; dağ, ova, kır, yayla demeden çiçekten çiçeğe konar. İşte Alpar Bal’ın hikayesi de tam burada başlar — arıların izinde, doğanın kalbinde.
Biz Alpar Bal olarak arıcılığı sadece bir üretim değil, bir yaşam biçimi olarak görüyoruz.
Her bahar, arılarımızı çiçeklerin en bol olduğu İç Anadolu ve Akdeniz yaylalarına taşırız.
Bu yöntem, “gezginci arıcılık” olarak bilinir. Çiçek neredeyse, arı oradadır; arı neredeyse, biz oradayız.
Her kovandan alınan bal, o yılın doğasını, iklimini, çiçek kokularını içinde taşır.
Alpar Bal’da her şeyin bir zamanı vardır.
Yılda sadece bir kez, Temmuz ayında sağım yapılır.
Arılara şeker verilmez, ballar olgunlaşmadan kovandan alınmaz.
Bu yüzden balımızın rengi her sene doğanın ruhuna göre değişir — bazen açık amber, bazen koyu altın…
Ama her zaman aynı kalır: katkısız, saf ve doğaldır.
Biz doğadan alırken, ona geri vermeyi de unutmuyoruz.
Alpar Bal olarak her siparişte doğaya katkı sağlamak için ağaç ve çiçek tohumu gönderiyoruz.
Çünkü biliyoruz ki doğa yaşarsa, arılar yaşar; arılar yaşarsa biz de yaşarız.
Bugün sofralarınıza gelen her kavanoz Alpar Bal, yılların emeği ve doğanın hediyesidir.
Ne fabrikadan çıkar, ne de karışım halindedir.
Her damlası; sabır, doğa ve güvenle şekillenir.
O yüzden diyoruz ki:
? Bir kaşıkta doğa, bir damlada emek — Doğal olarak Alpar Bal.